Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ÇKP’nin İslam’ı Çinlileştirmesi Ramazan ayında Uygur Müslümanlarına karşı yoğunlaşıyor

Müslüman ülkelerin Doğu Türkistan’daki Uygur Soykırımına ses çıkarmamaları ve devekuşu misali kafalarını kuma gömerek “hiçbir şeyden haberleri yokmuş” gibi davranmalarının tarihlerine kara bir leke olarak geçeceğini de vurgulamak gerekir.

Müslüman ülkelerin Doğu Türkistan’daki

Abdulhakim İdris

İslam dünyası için yılın en önemli zamanı olan kutsal Ramazan ayı sona eriyor. Bu yazının kaleme alındığı tarihten yaklaşık bir hafta sonra Ramazan ayı sona erecek ve Müslüman topluluklar Ramazan Bayramı’nı kutlayacak. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kişi inançlarını yerine getirip din özgürlüğünün tadını çıkarırken, Uygur Müslümanları, Çin komünist yetkililerinin Ramazan ayında oruç tutmayı ve diğer etkinlikleri yasaklaması nedeniyle Ramazan ayını gözlemleyemiyor.

Ayrıca Ramazan, Çin’in Doğu Türkistan’da İslam’a karşı açtığı savaşın bir kez daha hatırlanması gereken bir zaman. Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, Müslümanların oruç konusundaki hassasiyeti, inanç değerlerine bağlılıklarının ve acı çeken ve acımasız baskı altında yaşayan insanlarla dayanışma içinde olduklarının bir göstergesidir.

2017 yılından bu yana her yıl, Uygurları bir arada tutan, dini ve kültürel kimliklerini korumalarına yardımcı olan Ramazan ayında, Çin’in Doğu Türkistan’da İslam’a karşı açtığı savaşın yeni boyutları ortaya çıkıyor. İslam’ın Çinlileştirilmesi adı altında İslam inancını yok etmeye kararlı olan Çin Komünist Partisi, Uygurların dini kimliğini bastırmak için acımasız önlemler uyguluyor. Bu insanlık dışı hedefi gerçekleştirmek için hiçbir uluslararası değeri dikkate almayan ÇKP yetkililerinin açıklamaları da dikkat çekici. Reuters’a göre, Doğu Türkistan’daki Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Ma Şingrui, “Herkes Sincan‘daki İslam’ın Çinlileştirilmesi gerektiğini biliyor. Bu kaçınılmaz bir eğilimdir.” Ramazan ayından birkaç gün önce yapılan bu açıklamanın yankıları kısa bir süre sonra ortaya çıktı.

Uygurların yerel kaynaklarından edinilen son haberlere göre, Çinli yetkililer Doğu Türkistan’daki Uygur, Kazak ve diğer Müslüman toplulukların oruç tutmasını engellemek için yeni adımlar attı. Örneğin, Çinli komünist yetkililer Uygur mahallelerinde gündüzleri toplantılar düzenliyor ve yemek veriyor. Kasıtlı olarak yiyecek ve içecek ikram edilen bu toplantıların amacı Müslümanların oruç tutmamasını sağlamaktır. Elbette Uygurların yemek yemek ve alkol almaktan başka seçeneği yok çünkü yetkililerin talimatlarına uymayan ve oruç tutmaya devam edenler “aşırılıktan arındırılmak üzere” bir toplama kampına gönderiliyor.

Bu tür uygulamalar son yıllarda artmaktadır. ÇKP kasıtlı olarak Ramazan ayında iftar saatine yakın konserler ve diğer eğlence etkinlikleri düzenlemekte ve Uygur, Kazak ve diğer Türki Müslümanlar bunlara katılmaya zorlanmaktadır. Bu etkinlikler sırasında katılımcılar yemeye, içmeye ve hatta dans etmeye zorlanmaktadır. Bu şekilde ÇKP, Uygurların Ramazan ayını Müslüman olarak geçirmelerini engellemekte ve İslam’ın kutsal değerlerine hakaret etmektedir. Sözde “aşırıcılıkla mücadele” ve İslam’ın “Çinlileştirilmesi” adına gerçekleştirilen bu eylemlerin asıl amacı Uygurları inançlarından koparmak ve kimsenin İslam’ı uygulamadığından emin olmaktır. Çin hükümetinin bu tür girişimlerine karşı çıkanlar ise cezalandırılıyor.

Okumadan Geçme  Uygur Mutfağı: Başlıca Uygur Yemekleri

Geçtiğimiz yıl Çinli yetkililer Doğu Türkistan’ın birçok bölgesinde Ramazan Bayramı boyunca camilerde bayram namazı kılınmasını yasaklamıştı. Sadece yaşlı vatandaşların ağır polis gözetimi altında camilerde namaz kılmasına izin verildi. 2022 yılında Kaşgar şehrindeki yetkililer, Müslüman Uygur erkeklerini kutsal ayın sonunu kutlamak için Doğu Türkistan’ın en ünlü camisinin dışında dans etmeleri için organize etti. Gösteri, BM insan hakları şefinin beklenen ziyareti öncesinde filme alındı ve devlet medyası tarafından yayınlandı. Uluslararası raporlar 2017’den bu yana Doğu Türkistan’daki tarihi camilerin ve türbelerin İslam’ın izlerini yok etmek amacıyla yıkıldığını da belgeledi. Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün (ASPI) yüzlerce kutsal mekânı belgeleyen uydu görüntülerine ve istatistiksel modellemeye dayanan raporuna göre, yaklaşık 16.000 cami yıkılmış veya hasar görmüştür. Uygurların dinle bağını koparmak için toplama kamplarına ilk gönderilenlerin din alimleri olması, Çin’in İslam’a karşı açtığı savaşın bir başka kanıtıdır. Bu geniş çaplı dini zulmün tek amacı İslam’ın “Çinlileştirilmesi”dir. Uygur Müslümanlarının insan haklarını ve din özgürlüğünü ihlal eden bu hedef, Çin Komünist Partisi’nin en önemli gündemidir.

Çin Komünist Partisi, İslam’a karşı açtığı savaşı “İslam’ın Çinlileştirilmesi” başlığı altında dünyaya duyurmaktadır. Ancak, bir dinin temel ilkelerini ihlal etmek ve onların yerine Komünist doktriner söylemleri koymak o dinin Sinikleştirilmesi değil, onu yok etme girişimidir. Bu yüzden ÇKP ve onun Doğu Türkistan’daki temsilcileri umutsuzca işledikleri suçu mümkün olan her şeyle örtbas etmeye çalışmaktadırlar.

Özgür Asya Radyosu’nun son günlerde yayınladığı haberlerde önemli ayrıntılar var. RFA’ya göre İslam’ın Çinlileştirilmesi kavramı ilk kez Şi Cinping tarafından Nisan 2016’da Ulusal Dini Çalışma Konferansı sırasında ortaya atılmış, Şi Cinping dinlerin sosyalist bir topluma uyum sağlaması gerektiğini vurgulamış ve dini inançların Çin kültürüne entegre edilmesini savunmuştu. Bu açıklamadan bir yıl sonra Doğu Türkistan’daki toplama kampları uluslararası gündemde yer aldı. Dünyanın 2017 yılında duymaya başladığı toplama kamplarının amacı Şi Cinping’in açıklamaları ile örtüşmektedir. Nitekim Çin, toplama kamplarını Uygurlardaki sözde dini aşırıcılığı ortadan kaldırmak için kurulan “eğitim merkezleri” olarak iddia etti. 5 Ocak 2019’da ÇKP’nin sözcüsü Global Times, İslam’ın Çinlileştirilmesine yönelik ilk resmi adımı duyurdu. Çin devlet gazetesine göre, Pekin yetkilileri Çin’deki sekiz İslami derneğin üyeleriyle bir toplantı yaptı ve karşılıklı rızaya dayalı olarak “Pekin’in İslam’ı Çinlileştirmek için beş yıllık bir çalışma planı yürütmeye karar verdiğini” duyurdu. Üç yıl önce Ulusal Dini Çalışma Konferansı’nda konuşan Şi Cinping de dinlerin Çinlileştirilmesini ana politikalarından biri olarak değerlendirmişti. Şi, din konusunda Marksist görüşlere sahip daha fazla personel yetiştirilmesi ve inananların Çin Komünist Partisi etrafında toplanması gerektiğini vurguladı. Bu ifadelerin gerçek anlamı İslam inancının tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu durum, Uygur Müslümanlarına yönelik dini uygulamaların tamamen yasaklanmasında açıkça görülmektedir.

Okumadan Geçme  Doğu Türkistan’dan gelen Kazak Türklerinin Kazakistan’da can güvenliği yok

Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Uygur Müslümanları soykırıma maruz kalırken ve Ramazan ayında oruç tutmalarına dahi izin verilmezken İslam dünyası ve Müslüman toplumlar ne yapmıştır? Ne yazık ki İslam dünyası adına, çeşitli ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarının protestoları dışında, Müslüman devletlerden güçlü bir tepki gelmedi. Aksine, ÇKP’nin Doğu Türkistan’a düzenlediği turlara katılan Müslüman alimler, gazeteciler ve diplomatlar Çin’in söylemlerinin borazanı oldular. Pekin’in Uygurların kültürel ve dini kimliklerini yok etmek için kullandığı “aşırıcılıkla mücadele” söylemini en çok destekleyenler yine Müslüman devletler oldu.

Çinli yetkililerin İslam’a karşı bir savaş yürüttüklerini ve İslam’ı “değiştirmeye” çalışacaklarını açıkça ifade etmelerine rağmen, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerden, STK’lardan veya etkili liderlerden bunu kınayan tek bir açıklama gelmedi. Bu aynı zamanda insanlığa karşı işlenen suçlara ve Uygur soykırımına karşı da bir sessizliktir. Müslüman ülkelerin Doğu Türkistan’daki Uygur Soykırımına ses çıkarmamaları ve devekuşu misali kafalarını kuma gömerek “hiçbir şeyden haberleri yokmuş” gibi davranmalarının tarihlerine kara bir leke olarak geçeceğini de vurgulamak gerekir.

Bir yandan her Cuma namazında dünyadaki Müslümanlara yönelik zulmün sona ermesi için dua eden İslam dünyası, Uygurların durumunu görmezden geliyor. İslam dünyasının en önde gelen örgütü olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Çin aleyhine tek bir açıklama yapmıyor. Aksine İİT, Çin’in en büyük destekçisi konumunda. Bu desteğin bir göstergesi olarak Çin Dışişleri Bakanı İİT’nin yıllık toplantılarına onur konuğu olarak davet edilmiştir. Birleşik Arap Emirlikleri merkezli sözde sivil toplum kuruluşları, sözde Müslüman âlimleri Çin’e götürmüş ve Çinli komünist yetkililerin yalanlarını dinletmiştir.

Okumadan Geçme  Hindistan'da cezaevinde tutulan Uygur Türkü 3 kardeş başka bir cezaevine nakillerini istediler

Diğer birçok İslami organizasyon da Ramazan ayında Doğu Türkistan’a götürüldü. Bu ziyaretler sırasında Çin hükümetinin propagandasına alet olan sözde İslam dini temsilcileri ÇKP söylemlerini tekrarladılar. Oysa İslam dünyası temsilcilerinin ve Müslüman toplulukların görevi Çin hükümetinin Uygurlara uyguladığı zulme karşı çıkmaktır. Eğer ekonomik ve diplomatik çıkarları nedeniyle seslerini çıkaramıyorlarsa, en azından ÇKP propagandasının bir aracı olmamaları ve soykırım suçuna ortak olmaktan kaçınmaları beklenir. Ne yazık ki bugüne kadar böyle bir tepki ortaya konmamıştır.

Bu talihsiz gerçeklik İslam dünyasında içler acısı çelişkiler oluşturmaktadır. Bir yandan, Kur’an açıkça “Bir kafir size bir haber getirdiğinde onu araştırın” (Kur’an 49: 6) demektedir. Öte yandan, ÇKP’nin dezenformasyon mekanizmasının kurbanı olan ve dine inanmayı afyon olarak gören bir zihniyet tarafından yönetilen Çin’den gelen her habere inanan bir İslam Ümmeti var. Aslında Müslüman devletlerin ve Müslüman toplulukların bu tutumu Ümmet kavramına ikiyüzlü bir yaklaşımdır. Çünkü Ümmet, Müslüman toplulukların bir araya gelmesi ve birbirlerine destek olması demektir. Ancak Müslüman çoğunluklu ülkeler ekonomik ve diplomatik çıkarları gereği mazlum Uygur halkını korumak değil yok etmek isteyen dinsiz zihniyetle işbirliği içindedir. Kur’an-ı Kerim’de münafıklarla ilgili ayetlerden biri “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler” (Kur’an 2:18) diye başlar. Uygur soykırımını görmeyen, bu zulme ses çıkarmayan ve mazlum Uygurların sesini duymayan İslam dünyasının hali de buna benzemektedir.

Sonuç olarak, Ramazan hızla sona eriyor ve yeni bir bayramı karşılamanın zamanı geldi. Bu önemli günlerde Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere ve Müslüman Topluluklara düşen en önemli sorumluluk Uygur kardeşlerinin sesini duyurmaktır. Aksi takdirde tarih sayfalarında “soykırım suçunun işbirlikçileri” olarak yer almaları kaçınılmazdır.