DUK Başkanı Dolkun İsa, “Barın Ayaklanması, 1990’larda Uygur toplumu içinde Çinli yetkililerin baskıcı önlemlerine karşı artan kızgınlığın en erken ifadelerinden biriydi” dedi. “Çin hükümetinin protestoculara yönelik şiddetli baskısı, Uygur halkına yönelik şiddetin son on yıllarda soykırıma dönüşen daha geniş bir tırmanışa geçtiğinin işaretiydi.”
5 Nisan 1990’da Barın’da toplanan yaklaşık 200 Uygur, Doğu Türkistan’daki Uygurların Çinli yetkililer tarafından maruz bırakıldığı siyasi, dini ve kültürel baskılara karşı seslerini duyurmak ve daha fazla temsiliyet talep etmek üzere Kızılsu Kırgız Vilayeti Akto İlçesindeki yerel hükümet binasına yürüdü. 6 Nisan’da yetkililerin protestocuları bastırmak için 18.000’den fazla asker gönderdiği bildirildi, oysa Barın’ın nüfusu o sırada sadece 19.000’di. Takip eden günlerde gösteriler acımasızca bastırıldı ve tahminen üç bin Uygur’un ölümüne neden oldu. 1990’lardaki müteakip gösteriler de Çinli yetkililer tarafından acımasızca dağıtıldı ve binlerce kişinin daha ölümüne yol açtı.
Bunu takip eden on yıllar, Uygur muhalefetinin acımasızca bastırılmasında ve daha baskıcı politikaların uygulanmasında önemli bir artışa sahne oldu. Şimdiye kadar Çin’in baskısı, sadece adalet isteyen Uygur seslerini tamamen susturma girişimiyle değil, aynı zamanda Uygurları bir halk olarak yok etme girişimiyle de doruğa ulaşmıştır.
Dünya Uygur Kongresi yaptığı açıklamada, uluslararası topluma hesap verebilirlik önlemlerine yönelik çabalarını arttırma çağrısını tekrarladı. DUK açıklamasında, “Uygurlar Barın Ayaklanmasını anarken, dünya artık gözlerinin önünde soykırım yaşanmasına seyirci kalamaz.” dedi.