Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İki başkentte patlamalar… Hindistan ve Pakistan arasındaki bitmeyen çatışmada yeni bir kıvılcım

Kasım ayında Güney Asya, Hindistan ve Pakistan başkentlerini sarsan iki ardışık patlama şeklinde tehlikeli bir gelişmeye şahit oldu ve bu durum, iki nükleer rakip ülke arasında yeni bir şiddet döngüsünün başlamasına dair yaygın endişelere yol açtı.

Kasım ayında Güney Asya, Hindistan ve Pakistan başkentlerini sarsan iki

Yeni Delhi’deki Kızıl Kale yakınlarında bir araba bombası en az 13 kişinin ölümüne neden olurken, 24 saatten az bir süre sonra İslamabad’daki adliye kompleksi yakınlarında meydana gelen bir başka patlamada 12 kişi hayatını kaybetti.

Foreign Policy dergisine göre, her iki başkentte de son yıllarda büyük çaplı bombalı saldırılar nadir görülse de, bu saldırılar hassas bir dönemde gerçekleşti: 1971 savaşından bu yana Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan en şiddetli askeri çatışmanın üzerinden sadece altı ay, Pakistan ve Afganistan arasında kanlı sınır çatışmalarının üzerinden ise birkaç hafta geçmişti.

Hindistan hükümeti Yeni Delhi’deki patlamayı resmi olarak “terör olayı” olarak sınıflandırırken, Pakistan İslamabad’daki bombalı saldırıyı “intihar saldırısı” olarak değerlendirdi ve Pakistan Talibanı’nı sorumlulu tuttu.

Buna karşılık, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Hindistan’ı olayla ilgisi olmakla suçladı, ancak Yeni Delhi bu suçlamayı şiddetle reddetti.

Hindistan güvenlik raporları, Yeni Delhi’deki bombalı saldırının faillerinin Pakistan destekli Ceyş-e-Muhammed grubuyla bağlantılı olabileceğini öne sürüyor, ancak hükümet bu hipotezi doğrulamadı.

Diğer kaynaklar ise, şüphelilerin güvenlik baskını sırasında kaçarken kazara patlama meydana gelmiş olabileceğini öne sürüyor ve bu da nihai sorumluluğun belirlenmesini zorlaştırıyor.

Okumadan Geçme  Uygur aileleri Pakistan'da sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya

Caydırıcılık ve tırmanma arasında hassas bir denge

Bombalamalar, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’yi, terörist saldırılara sert tepki vereceğine dair seçim vaatlerini yerine getirmek ile İslamabad ile yeni bir çatışmayı tetiklemekten kaçınmak arasında zor bir duruma soktu.

Modi daha önce, Hindistan topraklarında gerçekleşecek herhangi bir saldırının “savaş eylemi” olarak kabul edileceğini söylemişti, bu nedenle bu seferki nispeten sessiz kalması siyasi bir inceleme konusu oldu.

Ancak, mevcut göstergeler Yeni Delhi’nin durumu kontrol altına almak istediğini gösteriyor, özellikle de Modi bombalamadan sonra önceden planlanmış Bhutan ziyaretine devam ederek hükümetin durumu acil bir ulusal kriz olarak görmediğini işaret etti.

Buna karşılık, Pakistan iç gerilimin arttığı bir dönemden geçiyor. Militanların kontrolü konusunda Afgan Taliban hükümeti ile yapılan son tur görüşmelerin çöküşünün ardından, ülke “Pakistan Talibanı”na atfedilen yeni bir saldırı dalgasına sahne oldu.

Pakistan ordusu, bu grubun Güney Veziristan’daki bir askeri okulda daha önce meydana gelen bombalı saldırının arkasında olduğunu söyledi ve İslamabad saldırısının iki taraf arasındaki gerginliğin tırmanışının bir devamı olabileceğini öne sürdü.

Okumadan Geçme  Pakistan'a Afgan mültecilere yönelik zulmü durdurma çağrısı

Bu gelişmeler Pakistan’da olası bir iç patlamanın habercisi olarak görülüyor ve birçok gözlemci, hükümetin Pakistan Talibanı’na karşı açık savaş açarak grubu Afganistan topraklarına kaçmaya zorladığı 2007-2014 yılları arasında ülkenin tanık olduğu kanlı şiddetin geri dönmesinden korkuyor.

Gelecek senaryolar

Güney Asya’daki güvenlik tehditleri artık sınır bölgeleriyle sınırlı kalmayıp, başkentlerin kalbini vuruyor gibi görünüyor. Bölgesel istihbarat teşkilatları, Yeni Delhi ile İslamabad arasında karşılıklı suçlamaların öngörülemez bir tırmanışa yol açabileceğinden endişe ediyor.

Keşmir’deki saldırı geçen Mayıs ayında çatışmaları tetikledi ve yeni kanlı bombalı saldırılar askeri çatışmayı yeniden alevlendirebilir.

Öte yandan, analistler asıl odak noktasının, Ekim ayından bu yana hava saldırıları ve sınır çatışmalarının arttığı Pakistan ile Afganistan arasındaki kötüleşen ilişkiler olması gerektiğine inanıyor. Pakistan’ın Afganistan topraklarındaki Taliban kalelerine düzenlediği baskınların ardından, hareket intikam yemini etti ve Pakistan’daki müttefikleri aracılığıyla bu tehdidini gerçekleştirmeye başlamış olabilir.

Okumadan Geçme  Pakistanlı alimden TTP fetvası

Bu karmaşık durum, bölgenin istikrarını tehlikeye atmaktadır. Pakistan, Taliban’a atfedilen saldırılara askeri olarak yanıt verirse, bu hareketin operasyonlarını genişletmesine neden olabilirken, Hindistan ise İslamabad destekli grupların kendi topraklarındaki saldırılara ne ölçüde karıştığını belirlemek için durumu yakından izlemektedir.

Her iki taraf da kendi anlatısını oluşturmaya çalışırken, Güney Asya yeni bir stratejik sınava girmiş gibi görünüyor: ya açık bir çatışmaya geri dönmek ya da bölgesel güvenliğin eski hesapların kapatılmasından ziyade sınır ötesi güvenlik koordinasyonunu gerektirdiğini kabul etmek.

Yeni Delhi ve İslamabad’da eşzamanlı olarak meydana gelen patlamalar, bölgedeki güvenlik dengesinin kırılganlığını ve Hindistan, Pakistan ve Afganistan arasındaki krizlerin birbiriyle bağlantılı doğasını ortaya koyuyor.

İki başkent şu ana kadar doğrudan bir çatışmadan kaçınmış olsa da, aşırılıkçı grupların şiddetini tırmandırmaya devam etmesi, üç tarafı bölgesel kaosun yeni bir aşamasına itebilir. Uzun süredir nükleer ve siyasi rekabetin yaşandığı Güney Asya, “gerginliğin azaltılması” çağrıları sahada gerçekçi politikalara dönüştürülmedikçe, şimdi yaygın bir kargaşanın eşiğinde görünüyor.