İşgal altındaki Doğu Türkistan’da devam eden Uygur soykırımına karşı dünyanın en önde gelen Uygur teşkilatlarından biri olan Uygur Hareketi başkanı Ruşen Abbas, Dublin Üniversitesi’nde bir konuşma yaparken UCD’nin Konfüçyüs Enstitüsü’nün kapatılması çağrısında bulundu.
Ruşen Abbas, ÇKP rejiminin, Doğu Türkistan’da Uygurlara ve çoğunluğu Müslüman olan diğer Türk halklarına uygulanan zulmü gizlemek amacıyla küresel bir yanlış bilgilendirme kampanyasına büyük meblağlar harcadığını ve uluslararası Konfüçyüs Enstitüleri ağının bu operasyonun bir parçası olduğunu söyledi.
UCD Konfüçyüs Enstitüsü, Dublin Üniversitesi ile Çin Renmin Üniversitesi arasında bir ortak girişimdir ve web sitesinde “İrlanda ile Çin arasında güçlü eğitim, kültürel ve ticari bağlantılar geliştirmek” için tasarlanmıştır yazmaktadır. UCD’deki bazı akademisyenler, enstitüyü Pekin’deki rejimle olan bağlantıları nedeniyle eleştirdi.
Salı günü UCD’de düzenlenen etkinlikte, üniversitede uluslararası ilişkiler profesörü Ben Tonra şunları söyledi: “Çin gücünün sohbeti ve muhalefeti bastırdığına ilişkin örnekleri görmek için çok çok uzaklara bakmamıza gerek yok. Yolun karşısında Çin Konfüçyüs Enstitüsü var ve bu, UCD’nin yapabileceği ve bu konuda hiçbir şey yapmadığı bir konu.”
Abbas, dünya çapında yaptığı seyahatlerde, Konfüçyüs Enstitüleri’ndeki Çinli öğrencilere onun çalışmalarına saldırmaları ve bunu “Çin karşıtı propaganda” olarak adlandırmaları için baskı yapıldığı “ulusötesi baskı” örneklerine tanık olduğunu söyledi.
“Çin hükümetinin bir kolunun yumuşak güç olarak burada, Dublin’de, üniversitenizde faaliyet göstermesine izin veremezsiniz” dedi. “Bu, [İrlandalı insanlar için] insanların bunu kapatmak için sesini yükselteceği ve gündeme getireceği somut bir eylem olmalı.”
Abbas, Eylül 2018’de ABD’de Uygur halkına yönelik baskıya karşı kampanya yürütmeye başladı. İlk kez kamuoyunun karşısına çıktıktan altı gün sonra ablası emekli doktor Gülşen Abbas, Çin’deki evinden götürüldü ve o zamandan beri kendisinden haber alınamadı.
UCD Asya-Pasifik Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen toplantıda “Yani, bir Amerikan vatandaşı olarak benim ABD’deki ifade özgürlüğüm, kendi kız kardeşimin özgürlüğüne mal oluyor” dedi.
Uygur halkına yönelik baskı kampanyasının, Çin’den gelen pamuklu ürünlerin üretiminde zorla çalıştırmanın yanı sıra çocukların ailelerinden alınmasını da içerdiğini söyledi.
“Uygur kadınları bu soykırımın en çok hedefinde ve en büyük mağdurları oluyor. Bedenleri bir savaş alanıdır. Zorla kısırlaştırmayla, zorla kürtajla ve Han Çinli erkeklerle zorla evlendirilmeyle karşı karşıyalar.”
Çin hükümeti, Han Çinli erkeklere genç Uygur kadınlarıyla evlenmeleri için barınma, para ve iş teklif ediyor. Bu erkeklerle evlenmeyi reddeden kadınların aileleriyle birlikte kamplara gönderildiğini ve “radikalleşmiş Müslümanlar” olarak adlandırıldığını söyledi.
“Bu, sahte evlilikler adı altında bu kadınlara devlet destekli toplu tecavüzdür.”

