Başvuruda adı geçen kadınlar; Esma Nimetulayeva (39), Nasiba Saidova (18), Elviza Aliyeva (20) ve Fevziye Osmanova (21) olarak yer alıyor. Bu kadınların dört aileye yapılan arama ve ardından gözaltına alınma sürecine itiraz ediliyor.
Gözaltı ve arama süreci
Başvuru metnine göre, 15 Ekim’de silahlı kişiler dört ayrı aileye baskın düzenlemiş; aramalardan sonra söz konusu kadınlar gözaltına alınmışlar. Tutuklama gerekçesi olarak, kadınların Hizbut-Tahrir adlı örgütle bağlantılı oldukları ve “terör faaliyeti” ile “iktidar ele geçirme girişimi” iddiaları gösteriliyor. Başvuru sahipleri bu suçlamaları şiddetle reddediyor ve “Bu kadınların zorlayıcı şiddet ya da terörizmle hiçbir ilgisi yoktur” ifadesini kullanıyorlar.
Avukat Nazım Şeyhmambetov, Nasiba Saidova’nın eşi, Esma Nimetullaeva ile Elviza Aliyeva ve Fevziye Osmanova’nın anneleri başvuru sürecine dahil olmuş; belge resmî olarak Moskova’daki ombudsman ofisinde kayıt altına alınmış durumda.
Yolda yaşanan engellemeler
Sivil toplum örgütünün aktardığına göre, başvuru delegasyonu Kırım’dan Moskova’ya giderken beş ayrı kez Rus kolluk kuvvetleri tarafından durduruldu. İlk durdurma İçişleri Bakanlığı’na bağlı Bogucharsky Bölge Müdürlüğü’nde (Voronej oblastı) yaklaşık dört buçuk saat sürdü. İkinci durdurma Lipetsk oblasti’ndeki Khlebnoye bölgesinde altı buçuk saat sürdü. Üçüncü durdurma Tula oblastı Venëv ilçesinde gerçekleşti; dördüncü durak Koltovo yakınlarında kamyonetleriyle durdurulan delegasyon, maske takmış silahlı kişilerce sorgulandı. Beşinci kez ise Moskova’da, ombudsman ofisine birkaç dakikalık mesafe kalmışken pasaportları alındı ve “ek kontrol” gerekçesiyle bekletildiler.
Üç saatten uzun süren kontrollerin ardından bazı delegasyon üyeleri serbest bırakıldı fakat araçlarının bulunduğu yere geri dönmeleri şart koşuldu. Bu engellemeler, başvuruyu sunmak üzere olan grubun özgürce hareket etmesinin önüne geçildiği şeklinde yorumlanıyor.
Gözaltının hukuki durumu
Bahsi geçen dört kadın şu anda işgalci yetkililer tarafından tutuklanmış durumda; 16 Ekim’de işgalci düzene bağlı Kievsky ilçesindeki mahkeme onları yaklaşık iki aylık tutukluluk süresine gönderdi. Ayrıca, 28 Ekim’de, annelerinin çocuklarının ziyaret ve destek gönderme talepleri reddedildi; 29 Ekim’de ise işgalci “Yüksek Mahkeme” Kırım’da kadınların tutukluluk süresini uzatma başvurusunu reddetti.
Bu dava, işgal altındaki Kırım’da Hizbut-Tahrir örgütü iddiası çerçevesinde birden fazla Kırım Tatarı kadının tutuklanması bağlamında bilinen ilk vakalardan biri olarak değerlendiriliyor.
Talepler ve toplumsal tepki
Toplanan imzalar ve başvuruda yer alan açıklamada, imza sahipleri takip eden talepleri dile getiriyor: kadınlara yönelik takibin durdurulması, suçlamaların geri alınması, tutuklu kadınların derhal serbest bırakılması. Başvuru metni, kadınların “skrom”, “düzenli” ve “dindar” kişiler olduğunu vurgulayarak, çoğu zaman bu tür suçlamalarla ilişkilendirilmelerinin haksız olduğunu belirtiyor.
Özellikle Kırım Tatar toplumu içinde bu vaka büyük yankı uyandırdı; kadınların tutuklanması, ailelerin yaşam koşulları, gözaltı sürecindeki uygulamalar ve adil yargılanma konuları insan hakları kuruluşlarının dikkatini çekiyor.
Bu gelişmeler, işgal altındaki Kırım’da insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından ciddi bir endişe konusu olmaya devam ediyor. Kırım Tatarları’nın mağduriyetlerinin görünür kılınması açısından bu başvuru önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Öte yandan, işgalci tarafın Hizbut-Tahrir örgütü bağlantısı suçlamasıyla kadına yönelttiği bu tarz operasyonların, uluslararası hukuk ve insan hakları standartları açısından tartışma yarattığı görülüyor.
Toplumun gözü şu anda bu başvurunun ne şekilde değerlendirileceğinde ve tutuklu kadınların ne zaman özgür bırakılacağı üzerinde. Tarafların ve ilgili kurumların bu sürece şeffaflıkla yaklaşması, geleceğe yönelik güvenin tesis edilmesi bakımından kritik önem taşıyor.

