Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İşte bu utanç kaynağı: İnsan Hakları İzleme Örgütünden Türkiye’ye Uygur uyarısı

Türkiye’de sığınma arayan Uygur topluluğu, artık güvenli liman olarak nitelenen ülke içinde ciddi hak ihlalleriyle karşı karşıya olduğu uyarısı yapıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü (İHİÖ) tarafından yayımlanan “Protected No More: Uyghurs in Türkiye” başlıklı raporda, Türk makamlarının Uygur göçmenlere yönelik “kısıtlama kodları” uygulamasıyla hukuki ve insani süreçleri keyfi şekilde zedelediği belirtildi.

Türkiye’de sığınma arayan Uygur topluluğu, artık güvenli liman olarak nitelenen

Rapor, Türkiye’deki Uygurların uluslararası koruma başvurularında veya oturum süreçlerinde karşılaştıkları engelleri detaylı şekilde ortaya koyuyor. Özellikle göçmen ve sığınmacılar için kullanılan “G87” gibi kodların, bu kişilerin polis ve göçmen kayıtlarında “kamu güvenliği tehdidi” olarak etiketlenmesine yol açtığı ifade edildi. Bu etiketleme sonrasında başvuruların reddedilmesi, oturum hakkının iptal edilmesi, vatandaşlık başvurularının bloke edilmesi gibi sonuçlara varan bir zincir oluştu.

Rapor kapsamında 13 Uygur göçmen, 6 avukat ve bir Türk yetkiliyle görüşüldü; ayrıca 2018 Aralık–2025 Ekim aralığında 33 Uyghur’un Türkiye’de gözetim merkezlerine alınmasına dair kamuya açık belgeler analiz edildi. Bu veriler, Türkiye’de uzun süre güvenli veya geçici ikamet hakkına sahip olarak gördükleri durumun giderek kırılgan hale geldiğini ortaya koyuyor.

Okumadan Geçme  Tokayev'in Çinliler ile görüştüğü gün Doğu Türkistan’daki akrabalarını soran Kazaklar tutuklandı

Bir görüşmede yer alan Uygur göçmene göre:

“Belge yokluğu nedeniyle artık dışarı çıkamıyorum; alışveriş için bile evden çıkmak istemiyorum çünkü yeniden gözetim merkezine gönderilmekten ve orada kalmaktan korkuyorum.”
Bu ifade, karşılaştıkları günlük belirsizlik ve tehdit algısını çarpıcı biçimde anlatıyor.

İHİÖ, Türkiye’nin bu uygulamalarının, göçmenler hukuki dokümana sahip olmadan “düzensiz göçmen” statüsüne düşürülmesi ve ardından sınır dışı tedbirlerine maruz kalmasına yol açtığını vurguluyor. Üstelik kurallar çerçevesinde iadeye karşı korunma ilkesi (non-refoulement) hükümleri işletilirken, yargı kararlarının çok belirsiz gerekçelerle “tehdit unsuru” olduğuna karar verdiği ve bireylerin Çin’e ya da Çin’e iade riski olan üçüncü ülkelere gönderilebileceği yönünde gerekçelere yer verildiği belirtiliyor.

Raporda, kodlama sisteminin uygulama gerekçesinin çoğu zaman belirsiz olduğuna dikkat çekiliyor. Örneğin komşu şikâyeti, suçlamanın akıbeti ne olursa olsun kod verilmesine yeterli olabiliyor ya da Çin’den gelen istihbarata dayanarak kimileri hakkında “terörist” ya da “kamu güvenliği tehdidi” kodlaması yapılabiliyor. Bu durum, özellikle Çin’de sistematik zulme maruz kalan bir etnik grup olan Uyghurlar açısından ülkede güven ortamını ciddi şekilde zedeliyor.

Okumadan Geçme  Doğu Türkistan’da Çok Farklı Bir Gerçeklik: Taha Kılınç’ın Sekiz Günlük Şahitliği

Raporu açıklayan İHİÖ Asya Direktörü Elaine Pearson şunları söyledi:

“Türkiye hükümeti, bütün Uygurların üçüncü ülkelere gönderilmesi uygulamasına derhal son vermeli ve Uygurlar’ı ön kabul temelinde mülteci olarak tanımalı. Diğer hükümetler de Türkiye’ye transfer işlemlerini durdurmalı; çünkü Türkiye artık Uygurlar için güvenli bir üçüncü ülke olarak değerlendirilemez.”

Türkiye’deki göç ve sığınma politikaları açısından bu raporun bulguları, ülkenin hem uluslararası insan hakları yükümlülüklerine hem de sığınma sistemine dair ciddi soru işaretleri ortaya koyuyor. Özellikle, Çin’deki durumu gözetildiğinde, Uygurların geri gönderilmesi halinde karşılaşabileceği işkence, kötü muamele ve sistematik mensubiyet temelli ayrımcılık riski yüksek bulunuyor.

Okumadan Geçme  İşgalci Çin'in Toplama Kampları: Toplu kısırlaştırma, organ çalma ve toplu tecavüz

Özetle; Türkiye, bir zamanlar görece güvenli bir sığınma adresi sayılan konumundan, artan güvenlik kodlamaları ve keyfi oturum iptalleriyle sığınma hakları açısından kırılgan bir noktaya gelmiş durumda. Uluslararası hukuk açısından da büyük önem taşıyan bu gelişmeler, başta ilgili Türk kurumları olmak üzere diğer ülkeler ve uluslararası aktörler için dikkatle değerlendirilmesi gereken bir insan hakları meselesi olarak öne çıkıyor.