Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas, seminerde din özgürlüğü ile ilgili bir soruya verdiği cevapta, din özgürlüğünün hiçbir hükümetin veya bireyin müdahale edemeyeceği veya kısıtlamayacağı en temel insan özgürlüğü ve insan hakkı olduğunu ve ama Çin hükümetinin Uygurları özgürlükten mahrum bıraktığını söyledi.
Ruşen Abbas ayrıca Uygur soykırımı, Çin’in dini baskısı ve demokrasi ve insan vicdanı sorunu hakkında da konuştu. Doğu Türkistan’da soykırımın başlamasından bu yana Çin hükümetinin çektirdiği acılara atıfta bulunarak, kız kardeşi Gülşen Abbas’ın hâlâ bir Çin hapishanesinde olduğunu ve bunun ifade özgürlüğü için ağır bir bedel olduğunu belirtti. Ayrıca Çin hapishanelerinde ve kamplarında hapsedilen milyonlarca Uygur’un işkence altında yaşadığını, özellikle kadınların Çinlilerin istismarına maruz kaldığını, doğumdan men edildiğini ve zorla çalıştırıldığını ve Çin’in dünyayı bu vahşetlere karşı uyarması ve bunlara karşı harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.
Ruşen Abbas şunları söyledi: “Bugün Uygurların karşı karşıya olduğu zulüm ve benzeri konular hakkında konuşmazsanız, bu ülkenin diğer meseleleri hakkında konuşamazsınız. Ama bu ülkenin geleceği için endişeliyim çünkü özgürlük ve demokrasi risk altında ve tehdit altındalar. Bu nedenle insan, özgürlük ve demokrasi için, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak için mücadele etmeliyiz.”
Seminer sonunda katılımcılar, Çin gibi diktatör, şiddet yanlısı ülkelerin neden olduğu engeller ve felaketlerle nasıl yüzleşileceği, kadınlara yönelik zulmün nasıl durdurulacağı ve göçmenler sorununun nasıl çözüleceği konularında görüşlerini dile getirdiler.
Son olarak, çok etnikli bir toplumda din özgürlüğü ve insan haklarının korunmasının önemini ve bunun karşı karşıya olduğu zorlukları tartıştılar.
Ruşen Abbas, Uygurlar ve Uygur örgütleri için önemli bir toplantı olduğunu söyledi.