Nefsini hiçbir çileye sokmaksızın, sadece dışardan müslüman olanları seyredip «oh, oh, maşallah!» alkışıyla ahiretini devşirmeye bakanlar var ya… Bizim görevimiz, bu cinsten tezahürlere alkış tutmak ve futbol maçlarındaki «amigolar» gibi «İstikbâl İslâmındır!» tezahüratını yapmak değildir. Tek tek müslümanların biraraya gelince «cemaat-toplum» olmamaları ve sadece kalabalıktan ibaret kalmalarının sebebi de budur… Müsbet ve menfi her türlü tezahürü kendi kendinden ibaret bir vakıa olarak seyretmek yerine, iddiamızın ispatçısı olabilmek; bunun için de, İslâmi «anlayış, görüş ve ölçülendiriş»in hakikatini temsil eden bir mihraka nisbetle, her oluşun «tutarlı bir bütüne» göre vasıflandırılmasını yapmak! Tek tek fertlerde tezahür edecek bir görüş, anlayış ve ölçülendiriş mihrakının birleştiriciliğindeki birliktir ki, tek tek fert keyfiyetinin değerini ve ne olunmak gerektiğini göstericidir.
Anlamalı… Adam elinde iki tane demir çubukla ortaya çıkıyor ve şu teknik harikalar çağında, zengin evine giden yoksulun kendini süslü gösterme çabası gibi, «İslâm ilme çok kıymet vermiştir!» diyor, Bu kafanın ismi de «aydın din görevlisi» İslâmi ilimleri tedris eden müesseselerdeki güya ilim adamı cinsi de var!.. Eğer İslâm’ın ilme kıymet verişini ana gayesinden tecrit etmek Nefsini hiçbir çileye sokmaksızın, sadece dışardan müslüman olanları seyredip «oh, oh, maşallah!» alkışıyla ahiretini devşirmeye bakanlar var ya… Bizim görevimiz, bu cinsten tezahürlere alkış tutmak ve futbol maçlarındaki «amigolar» gibi «İstikbâl İslâmındır!s otezahüratını yapmak değildir. Tek tek müslümanların biraraya gelince «cemaat-toplum» olmamaları ve sadece kalabalıktan ibaret kalmalarının sebebi de budur… Müsbet ve ‘menfi her türlü tezahürü kendi kendinden ibaret bir vakıa olarak seyretmek yerine, iddiamızın ispatçısı olabilmek; bunun için de, İslâmi «anlayış, görüş ve ölçülendirişşin hakikatini terasil eden bir mihraka nisbetle, her oluşun «tutarlı bir bütüne» göre vasıflandırılmasını yapmak! Tek tek fertlerde tezahür edecek bir görüş, ânlayış ve ölçülendiriş mihrakının birleştiriciliğindeki birliktir ki, tek tek fert keyfiyetinin değerini ve ne olunmak gerektiğini göstericidir.
Anlamalı… Adam elinde iki tane demir çuhukla ortaya çıkıyor ve şu teknik harikalar çağında, zengin evine giden yoksulun kendini süslü gösterme çabası gibi, «İslâm ilme çok kıymet vermiştir!» diyor, Bu kafanın ismi de «aydın din görevlisi»; İslâmi ilimleri tedris eden müesseselerdeki güya ilim adamı cinsi de var!.. Eğer İslâm’ın ilme kıymet verişini ana gayesinden tecrit etmek ve ilmi de teknik gibi bir basite irca etmek, böylece «gaye, teknik» anlayışına kapı aralamak sözkonusu ise, teknikte ileri gitmiş olanların hiç de müslüman olmalarına gerek yok!
Bu, şu kafa yapısının ürünüdür :
— «İslâm, ilim ve akla uygundur!»
Bu kafa yapısının sakatlığını göstermek üzere yapılan çıkışların «patent hakkı»nı taşıyan İBDA, 1984’te hâlâ bu kafa yapısını taşıyanlar hakkında bakın ne diyor:
— «İlim Çin’de de olsa, dileyiniz!, hadisini tekerleme gibi söyledikten sonra herkes iştediği gibi saçmalayabilir! Ama ne kabak cinsi muharriri, ne de ilim adamı geçineni, İslâmi tefekkür zaviyesinden ele aldığımız meseleleri anlamaz ve niyeti de yoktur. DİLESENİZE!»
Yazarlar (!) Birliği «Mehmet Akifi Anma» toplantısı yapar, kabak muharrir onun «gönlü müslüman, kafası gavur gibi» olmak gereğini işaret eden lâfının İfecaatini anlamaksızın takdirle tekrarlar, kimse de şu sözün bile nereye gittiğini anlamaz ve ses çıkarmaz, Türkiye’deki LAİKLİK tatbikatının kestirme ifadesi!
— «Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?»
— «Hizmet!»
— «Kime?»
Hangi yazar, hangi hizmet…
Evet; «İslâm ilim ve âkla uygundur!» sözü yanlıştır… Uygun olmadığı ilim ve akıl karşısında İslâm nedir? Yanlış mı? Allahı mahlûkuna mı tasdik ettireceğiz? Sınırsız, sınırlıya, «Mutlak Fikir» çeşitli insan idrakı ve değer ölçülerine göre heran gelişen, değişen veya yıkılan «verilere» tasdik ettirilir mi? Sen ölçüleri mi ilim ve akla, yoksa ilim ve aklı mı ölçülere nisbet ediyorsun? İlim ve akla uygunluktan dolayı iman ediyorsan, bu, kendi yonttuğuna tapmaktan farklı olmayan bir çeşit putperestliktir. Biz «bağlı akılla» faaliyette bulunduğumuza göre, akılcılığımızın niteliği ve vasıflandırış şeklimiz bellidir; yani, nisbet içinde olduğu «Mutlak Fikir»e göre, ondan hakikate gelmedir, hakikatten ona gitmek değil!
Salih Mirzabeyoğlu
İslama Muhatap Anlayış
-Teorik Dil Alanı-
Sayfa: 207-208-209