Geçtiğimiz günlerde, aralarında Suhas Subramanyam ve María Elvira Salazar’ın da bulunduğu ABD milletvekilleri, ABD Kongre Binası’nda düzenlenen bir etkinlikte Çin’de zorla çalıştırılan Uygurlar konusunu gündeme getirerek zulüm görenlere sığınma hakkı verilmesini talep ettiler. “Çin hükümetinin Uygurlara yönelik acımasız zulmü bir insan hakları krizidir. Bölgemdeki Uygur seçmenlerden, zulümden kaçmaya çalışan akrabaları için duydukları derin endişeleri bizzat dinledim,” dedi Subramanyam.
Bu ABD’li milletvekilleri, mağdur Uygur halkının işgal altındaki Doğu Türkistan’da sistematik zulüm ve işkenceden kaçmasına yardımcı olmak için iki partili Uygur İnsan Hakları Koruma Yasasını tanıttı. Salazar, “Çin Komünist Partisi tarafından işlenen Uygur Soykırımı, insanlığa karşı bugüne kadar tanık olduğumuz en korkunç suçlardan biridir” dedi. ABD hükümeti, Çin hükümeti tarafından Uygurlara uygulanan baskıyı daha önce soykırım olarak nitelendirmişti.
Pekin hükümeti tarafından Doğu Türkistan’da gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine karşı siyasetçiler, aktivistler ve savunuculuk grupları tarafından kampanyalar yürütülmektedir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) araştırmacısı ve kendisi de Uygur olan Yalkun Uluyol, Mart 2025’te Tokyo’da, Japon parlamenterlerden oluşan partiler üstü bir grup olan İnsan Hakları Diplomasisini Yeniden Düşünmek için Partilerüstü Parlamenterler Birliği’ne hitap etti. Uluyol, Çin’den kaçmayı başaran ancak sınır dışı edilen Uygur erkeklerinin keyfi gözaltı, işkence, zorla kaybedilme ve haksız yere hapsedilme riski altında olduğunu söyledi. Yalkun, “Japonya aynı zamanda Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da insanlığa karşı işlediği suçlar konusunda adaletin sağlanması için baskı yapmaya daha fazla odaklanmalıdır” dedi.

Daha önce de bir grup Japon milletvekili ve aktivist, otomobil üreticileri ile Sincan’daki zorla çalıştırma arasındaki bağlantının araştırılmasını talep etmişti. HRW Program Sorumlusu Teppei Kasai, “Sincan, alüminyum endüstrisi ve zorla çalıştırma arasındaki bağlantı, Çin hükümeti destekli işgücü transfer programıdır Japon hükümeti, insan hakları durum tespiti yasasının yanı sıra insan hakları yaptırım yasasını da hızlı bir şekilde yürürlüğe koyarak iki partili grubun tekrarlanan çağrılarına kulak vermelidir” dedi.
Almanya, Çin Başbakanı Li Qiang’ın ziyareti sırasında Berlin’deki Alman Şansölyeliği önünde ikili istişareye karşı protesto gösterilerine sahne oldu. Eylemciler Çin’deki azınlıklara yönelik soykırımın Alman dış politikasının merkezinde yer almasını talep etti. “Çin’deki yıkıcı insan hakları durumunun ele alınması odak noktası olmalıdır. Aksi takdirde istişareler Çin propagandasının zaferi olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır” dedi.
Basel Üniversitesi tarafından yayınlanan bir rapor, İsviçre’de Uygur toplumu üyelerinin Çin’den gelen aktörler tarafından sistematik olarak izlendiğini, tehdit edildiğini ve baskı altına alındığını ortaya koydu. “İsviçre’deki Tibetlilerin ve Uygurların Durumu” başlıklı rapor, dünyada hükümet tarafından yaptırılan ilk çalışma olma özelliğini taşıyor. İsviçre hükümeti raporu kabul etti ve Çin hükümetinin sınır ötesi baskıcı faaliyetlerini kınadı. Savunuculuk grupları daha güçlü eylem çağrısında bulunsa da, Pekin hükümetiyle bağlantıları olabilecek Çinli tercümanları seçerken daha dikkatli olunacağını belirtti.
Norveç, Kanada, Avustralya ve İngiltere, 2024 yılında Doğu Türkistan ve Tibet’teki sistematik ve ağır insan hakları ihlallerini kınayan 15 ülke arasında yer aldı. Daha önce Norveç Parlamentosu, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in baskıcı politikalarının eleştirildiği Dünya Uygur Kongresi’nin (DUK) Uygur soykırımını tartışmasına izin vermişti.

Dönemin DUK Başkanı Dolkun İsa, “Onun liderliğinde geçen bu on yıl içinde Çin hükümeti, Uygurlara karşı artık uluslararası alanda insanlığa karşı suç ve soykırım olarak kabul edilen bir baskı politikası düzenledi ve uyguladı” dedi.