Eski Dünya Uygur Kongresi (DUK) Başkanı Dolkun İsa, Barın Katliamının 35. yıldönümü münasebetiyle Oslo’daki Norveç Parlamentosu önünde düzenlenen protesto gösterisine katıldı.
Dolkun İsa, X’te yayınladığı bir yazıda şunları ifade etti: “35 yıl önce bugün, Çin hükümeti özgürlük talep eden binlerce Uygur’u -erkek, kadın ve çocuk- öldürdü. Bu, bugüne kadar devam eden bir soykırımın başlangıcı oldu. İnsanlığı ve dünyayı devam eden bu vahşet karşısında sessiz kalmamaya çağırıyoruz” dedi.
On the 35th anniversary of the Barin Massacre, I joined the protest in front of the Norwegian Parliament in Oslo.
— Dolkun Isa (@Dolkun_Isa) April 4, 2025
35 years ago today, the Chinese government killed thousands of Uyghurs—men, women, and children—who were demanding freedom. This marked the beginning of a genocide… pic.twitter.com/EU4tll5ouS
Uygurların Çin’in baskıcı politikalarına karşı direnişinde 5 Nisan 1990 tarihinde meydana gelen Barın Ayaklanması önemli bir dönüm noktasıdır. Yaklaşık 200 Uygur, Pekin’in artan siyasi, dini ve kültürel baskısına son verilmesi talebiyle Baren’deki yerel hükümet binasında protesto gösterisi düzenledi.
Aile planlaması kisvesi altında Uygur nüfusunu azaltmayı amaçlayan zorla kürtaj ve kısırlaştırma raporları gerilimi körükledi.
Buna karşılık Çin, sadece 19.000 kişinin yaşadığı bir kasabadaki protestoları bastırmak için 18.000’den fazla asker konuşlandırdı. Beş gün boyunca 3,000’den fazla Uygur’un öldürüldüğü bildirildi. Katliamla ilgili bağımsız bir soruşturma yürütülmedi ve kurbanlar adaletten yoksun bırakıldı.
Geçtiğimiz günlerde DUK, Münih’teki Çin Konsolosluğu önünde yerel saatle öğleden sonra 3 ila 4 arasında bir protesto düzenledi ve göstericiler sadece Barın Ayaklanması kurbanları için değil, Çin hükümetinin zulmü altında acı çeken tüm Uygurlar için adalet çağrısında bulundu.
1990’dan bu yana Doğu Türkistan’daki Çin baskısı yoğunlaştı ve uluslararası toplum artık bunu soykırım olarak kabul ediyor. Uygurlar devam eden kitlesel keyfi gözaltılar, zorla kısırlaştırmalar, sistematik zorla çalıştırma, dini kısıtlamalar ve kapsamlı ulusötesi baskılarla karşı karşıyadır. Bu acımasız politikalar temel insan haklarını ihlal etmeye devam etmekte ve Uygur nüfusunu ağır zulüm ve baskıya maruz bırakmaktadır.