Karar, uluslararası toplumun yaygın endişelerinden besleniyor ve Doğu Türkistan’daki insan hakları durumuna ilişkin devam eden kaygılarını vurguluyor.
Oylamada 540 lehte, 23 aleyhte ve 47 çekimser oyla kabul edilen kararda Çin’in “Uygurları yoğun gözetim, zorla çalıştırma, kısırlaştırma, doğum engelleme tedbirleri ve Uygur kimliğinin yok edilmesi gibi insanlığa karşı suç teşkil eden ve ciddi bir soykırım riski taşıyan istismarcı politikalarla baskı altına alması ve hedef alması” şiddetle kınanıyor.
Avrupa Parlamentosu’nun kararı iki yüksek profilli Uygur’un durumuna dikkat çekiyor. 54 yaşındaki ekonomist İlham Tohti, 2014 yılında “bölücülük” suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Tohti uzun süredir Uygurlar ve Han Çinlileri arasında diyaloğu teşvik etmek için çalışıyor ve ılımlı bir entelektüel olarak kabul ediliyor. Avrupa Parlamentosu, 2019 yılında insan haklarını koruma çabaları nedeniyle kendisine Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü’nü verdi.
62 yaşındaki emekli doktor Gülşen Abbas 2018 yılında gözaltına alınmış ve terörle ilgili suçlamalarla 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Abbas’ın kız kardeşi Ruşen Abbas, küresel çapta Uygur hak savunuculuk faaliyetlerinde bulunuyor.
Gülşen Abbas’ın kızı Ziba Murat, kâr amacı gütmeyen International Services for Human Rights grubuna şunları söyledi: “Annem hayatını başkalarına yardım etmeye ve hayat kurtarmaya adamış bir tıp uzmanıydı. O politize olmamış, sıcakkanlı ve sevgi dolu bir annedir. Ona yönelik suçlamalar saçma ve temelsizdir. Annem sadece Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ailesi Çin hükümetinin Uygurlara yönelik haksız muamelesine karşı çıktığı için acı çekiyor. Bu, akrabalık cezalandırmasının ve ulus ötesi baskının bariz bir örneğidir.”

Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas VOA’ya şunları söyledi: “Bu kararın Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesi sembolik bir tanımadan daha fazlasını ifade ediyor; kız kardeşim Dr. Gülşen Abbas ve İlham Tohti de dahil olmak üzere Çin’in baskıcı politikaları nedeniyle harap olan sayısız Uygur hayatı için hesap verebilirlik ve adalet yolunda kararlı bir adımdır. AB üye devletlerinin sadece ahlaki görevlerini kabul etmeleri değil, aynı zamanda bu kararı pekiştirecek yaptırımları uygulamak için bu siyasi anı değerlendirmeleri de zorunludur. Adalet ve insan haklarının korunmasına yönelik ortak talebimiz somut tedbirlerle kendini göstermelidir.“
Uygur Soykırımını Durdurun grubunun yönetici direktörü Rahima Mahmut VOA’ya şunları söyledi: “Çok önemli olan bu kararı memnuniyetle karşılıyorum. Bana göre, özellikle İlham Tohti’nin bu yılki 10. yıldönümünde ve ardından binlerce entelektüel, dilbilimci, sanatçı, akademisyen, dini lider ve hukuksuz bir şekilde hapsedilmiş, uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmış çok sayıda insanla birlikte. Hepsi masum insanlar, Çin anayasasına göre bile hiçbir standartta hiçbir suç işlemediler.”
Uluslararası İnsan Hakları Servisi program yöneticisi Raphaël Viana David VOA’ya şunları söyledi: “Hükümetler ve BM uzmanları Pekin’e kamuoyu önünde, koordineli ve sürekli bir şekilde baskı yaptıklarında duvarın eninde sonunda çatlayacağına dair tartışılmaz kanıtlar var. Şimdi küresel aktörlerin Pekin’in ulus ötesi baskı eylemlerini duyurmak ve Dr. Abbas’ın serbest bırakılması çağrısında bulunmak için baskıyı artırma zamanıdır.“
Mahmut şunları söyledi: “AB’nin ve ülkelerin, özellikle de İngiltere gibi demokratik ülkelerin, milyonlarca insanı yasadışı bir şekilde alıkoyan, insanları zorla çalıştıran Çin’e karşı yaptırım uygulaması gerektiğine inanıyorum. Bu artık yeni bir şey değil. Artık yeni bir haber değil.
“AB ve Birleşik Krallık hükümetinin Uygurlara, Tibetlilere ve Hong Konglulara desteklerini göstermek için yapabilecekleri daha pek çok şey var. Bu rejim altında çok uzun süredir acı çekiyoruz” diye ekledi.
Londra’daki Church Court Chambers’da uluslararası ceza avukatı olarak görev yapan ve Arjantin’de Uygurlarla ilgili bir evrensel yargı davasına bakan Michael Polak ise şunları söyledi: “Avrupa Parlamentosu’nun 610 üyesinden beş yüz kırkı Uygur halkına yönelik baskıyı ve özellikle de tanınmış Uygur liderlerin tutukluluk hallerinin devamını tanıma yönünde oy kullandı.”
Oylamanın hukuki sonuçlarına vurgu yapan David, “Bana göre bu, Uygur halkına yapılanların insanlığa karşı suç ve soykırım olduğunu kabul eden dünyadaki en büyük Parlamento” dedi.
David sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsan Hakları Konseyi’nin geçtiğimiz Haziran ayındaki oturumunda, yüksek komiser [Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği] Güneydoğu Asya’da ‘komşu ülkelere sığınmak isteyen insan hakları savunucularının gözaltı ve geri göndermeye maruz kaldığı ya da kaybolduğu ve hatta öldürüldüğü’ bir ‘ulus ötesi baskı modelinin ortaya çıktığını’ belirterek avukat Lu Siwei’nin Laos’tan Çin’e hukuksuz bir şekilde geri gönderilmesine üstü kapalı bir şekilde atıfta bulundu. Daha bugün Lu Siwei’nin tutuklandığına dair haberler aldık: Hükümetler bunu kesin bir dille kınamalı ve serbest bırakılması için ısrarcı olmalıdır.”
Ruşen Abbas şunları söyledi: “Tüm AB üye devletlerini sadece bu kararı desteklemeye değil, aynı zamanda Uygurların gözaltına alınması ve zulme uğramasından doğrudan sorumlu olan Çinli yetkililere ve kuruluşlara karşı yaptırımları aktif bir şekilde uygulamaya çağırıyorum. Bu yaptırımların güçlü olması ve insan hakları ihlallerine yardım ve yataklık eden ÇKP [Çin Komünist Partisi] yetkililerini hedef alması büyük önem taşımaktadır.
“AB üye ülkeleri, AB’nin yeni zorla çalıştırma yönetmeliklerine sıkı bir şekilde uyulmasını sağlamalıdır. Kendi sınırları içerisinde faaliyet gösteren şirketler tedarik zincirleri konusunda şeffaf olmalı ve Uygur halkının sömürülmesine ortak olmadıklarından emin olmalıdır.“
Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’daki insan hakları durumu son yıllarda uluslararası ilginin odağı olmuştur. Birçok Batılı ülke ve insan hakları grubu Çin’i Doğu Türkistan’da “yeniden eğitim kampları” kurmakla ve Uygurları ve diğer Müslüman Türk halklarını toplu olarak gözaltına almakla suçladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2017 yılından bu yana yüz binlerce Uygur’un sözde “yeniden eğitim kamplarında” tutulmuş olabileceğini bildirdi. Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün uydu görüntüleri üzerinde yaptığı analiz, Doğu Türkistan’da çok sayıda şüpheli gözaltı tesisi olduğunu gösteriyor.
Ancak Çin hükümeti bu iddiaları kesin bir dille reddediyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü defalarca Doğu Türkistan’da aldığı önlemlerin terörizm ve aşırıcılıkla mücadeleyi ve bölgesel güvenlik ve kalkınmayı sağlamayı amaçladığını söyledi.
Çin hükümeti Avrupa Parlamentosu’nun kararına henüz resmi bir yanıt vermedi.