Nöbetçi Eczaneler
Uygur Hareketi (CFU), Dr. Adrian Zenz’in yeni yayınlanan “Uygur Özerk Bölgesi ve Özbekistan’da Pamuk Hasadında Zorlayıcı İşgücü: Devlet Destekli Zorla Çalıştırmanın Karşılaştırmalı Bir Analizi” başlıklı raporunda özetlenen sistematik devlet destekli zorlayıcı emek uygulamalarını şiddetle kınamaktadır. Rapor, her iki bölgede de zorlayıcı çalışma ortamları yaratan, ILO zorla çalıştırma göstergeleri gibi standart önlemlerle kolayca yakalanamayan derinden gömülü sosyokültürel bağlamları ve otoriter sistemleri ortaya koyuyor.
Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı’nda (VOC) Kıdemli Araştırmacı olan Dr. Zenz’in bu yeni araştırması, Özbekistan’ın zorla çalıştırma sisteminin ekonomik sömürü için insanların yapısal marjinalleştirilmesinden yararlanırken, Doğu Türkistan’daki sistemin daha geniş etnopolitik hedeflere ulaşmayı amaçlamasıyla iki bölge arasındaki zorlama gerekçesindeki farklılıklara ışık tutuyor. Raporda ayrıca, küresel yaptırımların Özbekistan’ın ekonomik baskı gerekçesini hedef aldığı ve “ülkenin daha fazla yabancı yatırım çekme konusundaki güçlü ihtiyacı nedeniyle” sistemik değişime yol açtığı belirtiliyor. Bununla birlikte, uluslararası toplum tarafından uyumlu bir yanıt verilmemesi durumunda, Pekin’in Doğu Türkistan’daki ekonomik ve uzun vadeli siyasi hedefleri, pamuk toplama ve ilgili endüstrilere zorlayıcı işgücü transferlerinin uzun süre devam edebileceği anlamına gelebilir.
Dr. Zenz rapor hakkında, “Pekin, pamuk hasadı yapmak ve ekonomik çıktıyı artırmak için Uygur emeğini sömürmeye devam ediyor. Bu vahşetteki tüketici suç ortaklığını sona erdirmek için koordineli uluslararası çabaların zamanı geldi. Özellikle, Avrupa Birliği, yalnızca küresel tedarik zincirlerinde yaygın zorla çalıştırma biçimlerine karşı koymakla kalmayıp, aynı zamanda devlet destekli sistemik Uygur zorla çalıştırmayı etkili bir şekilde hedef alan bir araç geliştirmelidir.” dedi.
Uygur Hareketi İcra Direktörü Ruşen Abbas, “Dr. Zenz’in bu raporu, Doğu Türkistan ve Özbekistan’da ‘yapısal olarak zorla rıza’ ortamlarını sürdüren, masum Uygurları güçsüz bırakan ve Çin’in baskıcı devlet aygıtının insafına bırakan baskının derinden gömülü ve sistemik dinamiklerini ortaya koyuyor. Bu vahşetler açıkça görülemeyecek şekilde gizleniyor ve bu da onları geleneksel yollarla tespit etmeyi ve değerlendirmeyi son derece zorlaştırıyor. Uluslararası toplum, bu menfur uygulamalara son vermek ve bu soykırımın faillerini sorumlu tutmak için hızlı ve kararlı bir şekilde harekete geçmelidir.” dedi.
Uygur Hareketi yaptığı açıklamada; “Bu vahşetlerde tüketici suç ortaklığından kaçınmak için yaptırımlar gerekli olsa da, Uygur Hareketi uluslararası toplumu bu zorlayıcı emek uygulamalarını sona erdirmek ve Çin’i suçlarından sorumlu tutmak için daha fazla harekete geçmeye çağırmaya devam ediyor. Buna ek olarak, Uygur Hareketi, şirketlerden tedarik zincirlerini kapsamlı bir şekilde incelemelerini ve bu insan hakları ihlallerine hiçbir şekilde veya biçimde katkıda bulunmadıklarından veya bunlara olanak sağlamadıklarından emin olmak için acil, kararlı adımlar atmalarını şiddetle rica etmektedir. Pasif gözlem zamanı geçti ve tüm şirketlerin bu vahşetlere karşı aktif bir duruş sergilemeleri ve insan haklarının temel ilkelerini korumaya olan bağlılıklarını açıkça göstermeleri talebimizi yineliyoruz.” dedi.