Uygur Hareketi (CFU), 1997 yılında Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki Gulca kentinde barışçıl Uygur protestocuların Çin güvenlik güçleri tarafından vahşice bastırıldığı Gulca Katliamı’nın 27. yıldönümünü andı. Gulca’daki korkunç saldırı, Doğu Türkistan’da Uygurlara ve diğer Türk Müslümanlara karşı devam eden soykırımla sonuçlanan politikaların erken ve şiddetli bir iddiasına işaret ediyordu.
Trajik Gulca Katliamı’na giden aylarda Çin hükümeti, topluluk uyumunu ve kültürel kimliğini geliştirmedeki olumlu rolüyle bilinen bir Uygur sosyal geleneği olan “Meşrep”e yasak getirdi. Yetkililer tarafından “ulusal güvenlik tehditleri” bahanesiyle meşrulaştırılan bu yasak, bu toplumsal toplantılara katılan binlerce kişiyi hedef alan bir tutuklama dalgasını tetikledi. Durum, 1997’de bir grup Uygur kadının bir meşrep’e katıldıkları için gözaltına alınmasıyla tırmandı ve 5 Şubat’ta Gulca’da kitlesel bir barışçıl gösteriye yol açtı. Tutukluların serbest bırakılması ve dini ve kültürel özgürlüklerinin geri verilmesi taleplerini dile getiren protestocular, Çin güvenlik güçleri tarafından acımasız bir güçle karşılandı.
Bu acımasız baskı, 100’den fazla kişinin şehid olmasına ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olarak Uygur tarihine karanlık bir gün olarak geçti. Katliamın ardından, Uygurlara yönelik baskı yoğunlaşarak yaklaşık 4.000 Uygur’un tutuklanmasına ve 200’ünün idam edilmesine yol açarak Çin hükümetinin Uygur kimliğine ve haklarına yönelik amansız saldırısının altını çizdi.
5 Şubat 1997 olayları, bugün soykırım olarak kabul edilen şeye tırmanan kapsamlı ve sistematik baskının habercisiydi. Bu, “aşırılıkçılık” ve “terörizm” ile mücadele kisvesi altında kitlesel gözaltıları, dini ve kültürel uygulamalara yönelik ciddi kısıtlamaları, zorla çalıştırmayı, zorla kürtajları ve kısırlaştırmaları, Uygur kadınlarının Han Çinli erkeklerle zorla evlendirilmesini ve yaygın gözetimi içeriyor.
Gulca Katliamı’nın yirmi yedinci yıl dönümü vesilesiyle, Uygur Hareketi başkanı Ruşen Abbas, Uygur halkının bu felaketin kurbanlarının cesaretini ve fedakarlığını her zaman anacağını kaydetti. “Gulca Katliamı sadece bir trajedi değil, aynı zamanda Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) daha geniş soykırım niyetinin açık bir göstergesiydi. Uluslararası toplumun yeterince yanıt vermemesi ÇKP’yi cesaretlendirdi. Bugün, Uygur soykırımının devamına tanık olurken, Uygur halkıyla dayanışma içinde olmamız ve harekete geçilmesini talep etmemiz zorunludur. Kolektif sessizliğimiz ve eylemsizliğimiz sadece Uygurlar için değil, küresel demokrasi ve insan hakları için de korkunç sonuçlar doğuruyor” dedi.
Uygur Hareketi yaptığı açıklamada, Gulca Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin anısını onurlandırırken, Doğu Türkistan’da acı çeken Uygurların ve diğer Müslüman Türk halklarının hak ve özgürlüklerini savunmaya kararlı olduğunu vurguladı. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetleri, uluslararası kuruluşları ve bireyleri cezasızlığa karşı bu mücadelede kendilerine katılmaya ve Çin hükümetini insanlığa karşı işlediği suçlardan sorumlu tutmak için somut adımlar atmaya çağırdı.