11 yıldır Tayland’ın başkenti Bangkok’ta Göçmen Gözaltı Merkezinde tutuklu bulunan 48 Uygur Tayland’da uzun süredir belirsizlik ve korku içinde mahsur kalmaya devam ederken, Uygur Hareketi İcra Direktörü Ruşen Abbas, Japonya Uygur Derneği üyeleriyle birlikte Salı günü Japon Parlamentosu’nda Japonya Uygur Parlamenter Dostluk Grubu’na hitap ederek Güneydoğu Asya ülkesindeki vahim durumları hakkında alarm verdi.
Grup, Japonya ve uluslararası toplumu, ağır zulüm, işkence ve hatta ölüm riskiyle karşı karşıya kalacakları Çin’e sınır dışı edilmelerini önlemek için derhal harekete geçmeye çağırdı. Uygur liderler, Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından Uygur halkına yönelik devam eden baskının altını çizerek, bu ihlallere karşı daha güçlü bir uluslararası dayanışma çağrısında bulundu. Uygur Hareketi, toplantının fotoğraflarını X’te paylaştı.
Uygur Hareketi (Campaign for Uyghurs) X’te yayınladığı bir mesajda, “Bu sabah Japon Parlamentosunda CFU İcra Direktörü Ruşen Abbas ve Japonya Uygur Derneği Japonya Uygur Parlamenter Dostluk Grubuna hitap ederek Tayland’da tutuklu bulunan 48 Uygur erkeğin içinde bulunduğu kötü durumu vurguladılar. Japonya’yı harekete geçmeye ve ÇKP’nin Uygur halkı üzerindeki baskısını sona erdirmeye yardımcı olmak için mümkün olan her şeyi yapmaya çağırdılar.”
At the Japanese Parliament this morning, CFU Executive Director @RushanAbbas and the @realuyghurj addressed the Japan Uyghur Parliamentary Friendship Group, highlighting the plight of the 48 Uyghur men detained in Thailand. They urged Japan to take action and do everything… pic.twitter.com/C1jWcM0tNi
— Campaign For Uyghurs (@CUyghurs) January 21, 2025
Konuşma, Uygur mültecileri savunmak için büyüyen küresel bir hareketle aynı zamana denk geldi. Kısa bir süre önce Dünya Uygur Kongresi ve bağlı kuruluşlar, diğer Uygur gruplarla birlikte dünyanın dört bir yanındaki Tayland elçilikleri önünde protestolar düzenledi. Bu gösterilerde Tayland’ın 48 Uygur mülteciyi zorla Çin’e geri gönderme planlarını durdurması talep edildi; bu mültecilerin Çin’deki gözaltı kampları, zorla çalıştırma ve potansiyel idam gibi acımasız gerçeklerle karşı karşıya kalmaları muhtemeldi.
Uluslararası toplum, Çin’in özellikle milyonlarca kişinin sistematik insan hakları ihlallerine maruz kaldığı Doğu Türkistan’da Uygur halkına yönelik muamelesini geniş çapta kınamıştır. Bunlar arasında “yeniden eğitim kamplarında” keyfi gözaltılar, zorla çalıştırma, Uygur kültürünün ve dininin yok edilmesi ve kitlesel gözetim yer almaktadır.
Zorla kısırlaştırma, aileleri ayırma ve endoktrinasyon kampanyalarına ilişkin raporlar dünya çapında alarm durumuna geçmiştir. Çin hükümeti, eylemlerinin gerekli bir aşırıcılıkla mücadele çabasının parçası olduğunu iddia ederek bu iddiaları reddetse de, birçok insan hakları örgütü ve hükümet bu eylemlerin soykırım ve insanlığa karşı suç teşkil ettiğini kabul etmiştir.