Norveç’te 17. kez düzenlenen Oslo Özgürlük Forumu’nda bu sene Uygur Türklerini temsilen Uygur Hareketi kurucusu ve icra direktörü Ruşen Abbas katıldı.
Birçok ülkeden aktivist, siyasetçi, yazar ve akademisyenin katıldığı Forumda Uygur Türklerinin mevcut durumu da gündeme geldi. Ruşen Abbas Oslo Özgürlük Forumunun Freedom Tech programında konuştu.
Ruşen Abbas, Freedom Tech programında sadece bir insan hakları savunucusu olarak değil, aynı zamanda kardeşi Dr. Gülşen Abbas 2018 yılında ÇKP tarafından kaçırılan ve o zamandan beri kendisinden haber alınamayan bir kız kardeş olarak konuştu.
Abbas, dijital ve fiziksel bir hapishaneye dönüştürülmüş bir bölgeyi tarif etti. Uygurların anavatanı Doğu Türkistan, kasıtlı olarak, kitlesel gözetim, yüz tanıma sistemleri, polis kontrol noktaları, varlıklara el koyma, görücü usulü evlilik, kısırlaştırma ve zorla çalıştırmanın sadece Uygur nüfusunu kontrol etmek için değil, aynı zamanda onları varoluştan bastırmak için kullanıldığı dünyanın en sofistike polis devletlerinden birine dönüştürüldü.
Ruşen Abbas’ın tanımladığı gibi: “Soylarını kırmak, köklerini kırmak, bağlantılarını kırmak ve kökenlerini kırmak.“
Ruşen Abbas, parasal kontrolün ÇKP’nin stratejisinin merkezinde yer aldığını açıkça belirtti. Uygurların mal varlıkları ve banka hesapları dondurulmuş, topraklarına el konulmuş ve evleri çalınmıştır. Tasarruf etme, işlem yapma ya da nesilden nesile servet oluşturma yetenekleri ellerinden alınıyor ve “yoksulluğu azaltma” kisvesi altında devlet tarafından işletilen çalışma programlarına zorlanıyorlar.
Ruşen Abbas Uygurların başına gelenlerin soyut olmadığını hatırlattı. Bu, silahlandırılmış teknoloji ve mali baskıyla yürütülen hedefli, sistematik bir silme. Kız kardeşinin kayboluşu susturulan milyonlarca hayattan biri, ancak o bunun unutulmasına izin vermeyi reddediyor. Oslo’da Ruşen Abbas sadece bir şahid olarak kalmadı, sözleri bir uyarı görevi de gördü: Bir hükümet her işlemi izleyebiliyor, her vatandaşı gözetleyebiliyor ve her hareketi kontrol edebiliyorsa, sadece baskı uygulamakla kalmaz, bir halkın kimliğinin, özerkliğinin ve geleceğinin temellerini tamamen ortadan kaldırır.