Güney Afrika’nın talebini yerine getirerek Uluslararası Adalet Divanı’nın Ocak 2024 sonunda aldığı karar, işgalci israil’i Gazze Şeridi’ndeki soykırımı önlemek için prosedürel önlemler almaya zorladı, ancak hiçbir işe yaramadı ve sahada gerçek bir eylemde bulunulmadı.
Kudüs Ağı’na konuşan Arap Amerikan Üniversitesi’nde uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler profesörü olan Raed Abu Badawiya, uluslararası hukukun uluslararası ilişkiler sisteminde ana aktör olmadığını, daha ziyade ilişkilerin düzenlenmesinde yardımcı bir faktör olduğunu, çıkarlarına göre hareket eden ve ilişkilerini buna göre kuran devletlerin siyasi çıkarlarına öncelik vermek için bir kenara çekildiğini söyledi.
Ebu Badawiya, örneğin Avrupa ülkelerinin Birleşmiş Milletler’in kurulmasından sonra uluslararası hukuku hareketlerinin ve dış politikalarının ana hareket noktası haline getirmeye çalıştıklarını, ancak gerçekte çıkarlarına uygun olduğu sürece hukuka saygı duyduklarını ve çıkarlarıyla çatıştığında bunu umursamadıklarını belirtiyor.
Filistin meselesi ve imha savaşında Avrupa ve Amerika’nın işgalci israil ile aynı safta yer alması konusunda Ebu Badawiya, Filistin’in işgalinden bu yana Batı-İsrail ittifakı ışığında uluslararası hukukun etkinliğinin neredeyse yok olduğunu teyit ederek, “İsrail’in” uluslararası hukuku umursamadığını ve uygulamadığını, çünkü bölünme kararını uygulamadığını, 242 sayılı kararı, 67 sayılı kararı ve Genel Kurul kararlarını tanımadığını, ayrıca işgalin umursamadığı ve Batı sisteminin uygulanması için baskı yapmadığı yüzlerce kararı tanımadığını söyledi.
7 Ekim’den bu yana, soykırım dünya halklarının ve hükümetlerinin önündeyken, bu hukuk sisteminin utancı, özellikle de bu sessizlik ve Ebu Badawiya’nın ifade ettiği gibi, bu varlığı bu eylemleri durdurmaya caydırmak için uluslararası yetersizlik ışığında ortaya çıkmıştır.
Yaptırım mekanizması yok
Uluslararası hukuk profesörü, uluslararası hukuk sistemiyle ilgili bir diğer sorunun da bu hukuku uygulayacak pratik mekanizmaların eksikliği olduğunu belirtiyor: “Uluslararası hukukun araçlarından biri olarak bir Uluslararası Adalet Divanı olduğu doğrudur, ancak devletler üzerinde kararları uygulayacak araçlardan yoksundur.”
Uluslararası Adalet Divanı’nın yaptırım mekanizmasına ilişkin herhangi bir aracı ya da maddesi bulunmazken, tek yürütme organı Şart’ta öngörüldüğü üzere BM Güvenlik Konseyi ile sınırlıdır ve Güvenlik Konseyi beş daimi üyeden oluşan mevcut yapısıyla beş ülkenin siyasi çıkarlarını yansıtmakta ve Konsey’i kendi kişisel çıkarlarına ulaşmak için kullanmalarına kapı açmaktadır.
Abu Badawiya, uluslararası hukuk araçlarının Gazze Şeridi’ndeki acil durumla orantılı olmadığını, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin eksikliklerine rağmen hiçbir İsrailli yetkili hakkında soruşturma izni vermediğini, hatta soruşturma açmak gibi prosedürlerinin bile orta ve uzun vadede orantılı olduğunu, ancak Gazze’deki durumun acil bir durum olduğunu vurguluyor.
Devletlerin siyasi iradesi yok
Ebu Badawiye’ye göre tek tek devletler bile diplomatik, ekonomik ya da ticari ilişkileri keserek ya da işbirliği anlaşmalarını askıya alarak işgale kararlarını uygulaması için baskı yapmak üzere herhangi bir önlem almamıştır ve bu önlemleri alanlar da bunu soykırım seviyesine yükselecek kadar yeterli düzeyde yapmamıştır.
Ebu Badawiya soruyor: “Batı ülkelerinin, varlık ile ittifakları ışığında şu anda bu önlemleri almalarını beklemiyorum, ancak dünyanın geri kalanı, işgal 200 günlük saldırganlıktan sonra işlenen bu suçları durdurana kadar bunları harekete geçirebilir, ancak Arap ve İslam düzeyinde ve Filistin haklarını destekleyen ülkelerde varlığa yaptırım, boykot ve cezalar uygulamak için siyasi bir irade var mı?”