Çin işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’da soykırım aracı olarak kullandığı nazi tipi toplama kamplarında milyonlarca Müslüman Türke baskı, tecavüz ve katliam uygulamakta. Doğu Türkistan’daki her kesimi akademisyenden sanatçısına, futbolcusundan din adamına, bu zulümden kaçış maalesef yok.
Bitter Winter’a röportaj veren Doğu Türkistanlı Kazak Türkü Zhanargul Zhumatai her türlü tehlikeyi göze alarak yaşadıkları anlattı.
Yakalanıp tekrar işgalci Çin zindanlarına gideceğini bildiği halde; “Benden mahrum bırakılan normal hayatı yaşamak istiyorum,” dedi ve bunu yaparsa ölebileceğini bilmesine rağmen uluslararası topluma adım atması ve durumunu BM nezdinde dile getirmesi için yalvardı.
2017’de yargılanmadan veya yasal bir düzeltme yapılmadan gözaltına alınan çok sevilen Kazak şarkıcı, yönetmen ve sanatçı Zhumatai, Urumçi’nin iki ve üç numaralı hapishanesinde iki yıl yirmi üç gün kabus dolu günler geçirdikten ve yeniden eğitim aldıktan sonra kırık bir kadın olarak serbest bırakıldı. Sözde “çalışmaları” tamamlandıktan sonra onu kendi haline bırakmak yerine, yetkililer tarafından rahatsızedilmediği, taciz edilmediği veya sorgulanmadığı, daha fazla sorgulanmak üzere çağrılmadığı, tehdit edilmediği veya aşağılanmadığı bir gün bile geçmediğini anlattı.
Her yeri saran gözetleme makinesi, nerede olursa olsun onu arıyordu. Eski kamp tutuklusu statüsüyle işaretlenmiş kimlik kartı, alışverişe gittiğinde, sinemaya gittiğinde, şehirden ayrılmak istediğinde veya arkadaşlarını ziyaret ettiğinde alarmların çalmasına neden oluyordu. Normal bir hayat yaşayamaz hale geldi.
Zhanargul büyürken sanatı severdi. Başarılı bir müzisyen ve şarkıcıydı ve halkının müziğinin ve kültürünün daha geniş bir izleyici kitlesi tarafından beğenilmesini özlüyordu. 1999 yılında Kazakistan’a gitti ve burada Al-Farabi Kazak Ulusal Üniversitesi’nde okudu, ardından Kazakistan’da gazeteci olarak çalıştı ve kendi sanat şirketini kurdu.
2008’de Çin’e döndüğünde, sanat yoluyla ulusal birliği sağlama çabaları ve birçok sergisi ve kültürel etkinliği ÇKP koridorlarında en yüksek övgüleri ve ödülleri kazandı. Kazaklar’ın somut olmayan kültürel mirasını korumak bir tutku haline geldi ve kurduğu şirket, gelecek nesiller için müzik, halk edebiyatı ve şiir kaydederek çok uzaklara ulaştı.
Bu sıralarda Sincan’ın yeni valisi Chen Quanguo bir “terörle mücadele” taraması başlatmıştı. Yüzbinlerce Uygur ve Kazak, sakal bırakmak, camiye gitmek, Türkiye’de okuyan çocuk sahibi olmak, yasak yazarlar listesinde giderek uzayan bir kitabı okumak gibi “suçlar” nedeniyle tutuklandı. Zhanargul, yasal protestosu nedeniyle baş belası olarak damgalandı, 26 Eylül 2017’de uyarı yapılmadan tutuklandı ve 2019’a kadar gözaltında tutuldu. Hiçbir zaman mahkemeye gitmedi, avukatı olmadı veya savunmaya başvurmadı. Polis kayıtları, telefonunda Instagram ve Facebook gibi yazılımları yasakladığını ve bu da onu daha fazla suçladığını gösteriyor.
Orada vahşetin, gaddarlığın ve insanlık dışılığın sefil koşullarında çürüdü. Zincirlendi ve dövüldü ve “mahkumlar” için tıbbi tesislerin olmaması, fiziksel ve zihinsel olarak kırılmasına neden oldu.
18 Ekim 2019’da tutuklu olduğu kadar gizemli bir şekilde serbest bırakıldı, ancak özgürlüğe ve yeni bir başlangıca değil. Sevgiyle beslediği şirketinin dağıtıldığını, telefon numarasının kesildiğini ve parasına el konulduğunu öğrendi. İşi yeniden başlatma girişimleri, “sabıka” nedeniyle sonuçsuz kaldı ve polis, şafaktan gün batımına kadar onu takip etti.
Çin’de bir geleceği olmadığını anlayınca pasaport ve Kazakistan’a gitmek için izin istedi, ancak ipoteği geri ödemek için önce evini satması gerektiği söylendi. Bunun boş bir söz olduğu ortaya çıktı ve satıldığında kendini yalnızca işsiz değil, evsiz de kaldı.
Şimdi 77 yaşındaki zayıf annesiyle birlikte yaşıyor, işsiz ve çaresiz. Hikayesini Kazakistan’da Atayurt Derneğinden Serikcan Bilaş’a ulaştırdığı için yeniden suçlandı.
2 Ocak 2023’te Urumçi polisi Zhanargul’u yabancı teröristler ve casuslarla işbirliği yapmakla suçlayarak akrabalarının arasında ev ev dolaştı. Devlete “yalanlarıyla” iftira atmasını engellemeleri kesin bir şekilde söylendi. Kardeşini, ancak gönüllü olarak yerel psikiyatri hastanesine teslim olursa ve deli olduğunu iddia ederek “adaletten” kaçabileceği mesajıyla evine gönderdiler.
Bitter Winter ile konuşurken hikayesini dünyaya anlatma kararlılığını yineledi. “Kapıya gelirlerse açmam” diyerek olayı kendi açısından dinleyecek yetkililer getirmelerini istedi. Bir akıl hastanesine asla teslim olmayacağım” diye ekledi. “Ben akıl hastası değilim. Ben kötü biri değilim. Ben onların suçlarından masumum” diye vurguladı. “Lütfen bana ne yaptıklarını dünyaya anlat,” diye yalvardı, “çok geç olmadan.”
Kaynak: Bitter Winter