Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Çin Seddi mi daha büyük, Çin zulmü mü?

Nihal PAKIRDAŞI – İnsicam Dergisi Doğu Türkistan; Çin’in, katliam, zulüm
Nihal PAKIRDAŞI – İnsicam Dergisi

Doğu Türkistan; Çin’in, katliam, zulüm ve entrikalarıyla adını, dinini, milli kimliğini unutturmaya çalıştığı; insanlarının ağlama ah etme lüksünün olmadığı, kan kustum kızılcık şerbeti içtim deyiminin dile geldiği mahzun coğrafya. Gerek konumu gerekse yer üstü ve yeraltı zenginlikleriyle her devirde, Türk düşmanlarının saldırılarına ve zulümlerine maruz kalan Doğu Türkistan’ın, ezeli ve ebedi düşmanlarının başında Çin gelmektedir. Asya’nın merkezinde olan Doğu Türkistan’a hâkim olmanın bir anlamda Asya’ya, yani dünyanın en stratejik ve en zengin bölgesine hâkim olmak demek olduğunu bilen Çinliler özellikle 17. ve 18. yüzyıllardan sonra bölge üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. Tarihte üç kez bağımsızlığını kazanan Doğu Türkistan Devleti her seferinde yüz binlerce şehit vermiş, baskı ve zulümle, birlik ve bütünlükleri parçalanmıştır. 1956 yılında ise, Komünist Çin Yönetimi tarafından eyaletten yukarı organ statüsüyle muhtariyet (özerklik) verilmiş; bölge (Şincang) Uygur Muhtar Eyaleti adı ile anılmıştır. Çinliler bu bereketli toprakları bölerek idare etmeye çalışmaktadır. Diğer yandan bölgeye yerleştirilen Türk olmayan diğer milletler sayesinde Doğu Türkistan Türkleri, kendi yurtlarında azınlık durumuna düşürülmüştür. Hedef Müslüman Türk kimliğinin yok edilmesidir. Ve bu uğurda her şey mübahtır.

1947-1948 yılları arasında George Orwell’ın kaleme aldığı 1984 adlı distopik romanının ete kemiğe bürünmüş halini Çin’de görmek mümkündür dersek abartmış olmayız. Farklılıklara tahammül noktasında kendinden olmayana yaşama hakkı tanımayan Çin’in yönetiminde bulunan Komünist Partiye göre en büyük tehdit “İslamiyet”tir. Çünkü Çin’in değerler sisteminde farklılık, tehdit kelimesiyle eşit olarak görülmektedir. Bu düşünce sistemi üzerine inşa edilen Çin; sürekli kendinden olmayanı şiddet ile baskılayarak, kendine benzeterek varlığını devam ettirmektedir. Tabiri caizse Çin’in düşünce mirasına göre asimile edilen her insan, farklılığa karşı yükseltilen bir duvar gibidir. Müslüman Türklere, özellikle Uygurlara karşı giriştikleri asimilasyona, bir nevi görünmez duvar örme biçimi de denilebilir. Çin hükümeti geçmişte kölelerinin eliyle uzattığı Çin Seddi’nin duvarlarını zamanımızda teknolojinin eliyle uzatmaya aralıksız devam etmektedir. Çin Komünist Partisi; Müslüman Türklere “Kardeş Aile” uygulaması adı altında her Müslüman Türk’e özellikle Uygur Türklerinin evine bir Komünist Parti üyesi yerleştirerek ailenin dilinden, dini vecibelerine varıncaya kadar aldığı her bir nefesi raporlamaktadır. İnternet ile birlikte akıllı telefonların, kameraların ve yapay zekanın da yardımıyla attıkları her adımı izleyen Çin hükümeti, puanlama sistemiyle Müslüman Türkleri gözetim ve denetim altında tutmaktadır. Ayrıca, geliştirdiği son telefon teknolojisiyle farklı milletlerden olan insanları ayrıştırıp ötekileştiren bir sistem üzerindeki çalışmalarını devam ettirmektedir. Diğer yandan ev hapisleri, eğitim adı altında ailelerinden alınan çocukların asimile edilmeleri; kısırlaştırmalarla, katliamlarla, kıyımlarla beraber soykırım yaparak farklı milletleri kendilerine benzetme süreçleri Çin için yeni bir durum değil. Atalarından devraldıkları, yok ederek var olma biçimini İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı’nın devlet başkanı olan Köl Tigin şöyle dile getiriyor, “(tabgaç bodun) edgü bilge kişig edgü alp kişig yorıtmaz ermiş bir kişi yangılsar oguşı bodunı bişükinge tegi kıdmaz ermiş: (Çinliler) çok zeki (bilge) kişileri ve çok cesur kişileri ilerletmezler imiş (öldürörler imiş); (öte yandan) bir kişi suç işlediğinde (kanunlara aykırı davrandığında, baş kaldırdığında) onun boyuna, halkına, hısım akrabasına varıncaya kadar herkesi öldürürler imiş.” Nitekim Çin’in 1952 yılında katlettiği aydın sayısının 120.000 olduğunu gördükten sonra Köl Tekin’in haklılığı bir kez daha gözler önüne serilmiş oluyor. Ayrıca, beyine çivi çakarak öldürmekten, başın ve vücudun derisini yüzmeye kadar Çin hükümetinin Müslüman Türklere ve farklı gruplara uyguladığı işkenceleri, “Çin işkencesi” tabirini literatüre kazandırmalarından dolayı, burada teker teker saymadan da anlamak mümkün olsa gerek.

Okumadan Geçme  İşgalci Çin Batılı şirketlere "Uygur" desteği sebebiyle baskı yapıyor

Geçmişten bugüne kadar yönetimin uyguladığı politikalarla kapalı bir topluma sahip olan Çin, varoluşundan bu yana kendini taştan ve etten duvarlar arkasında saklamaktadır. İlk olarak, yapımı iki bin yıldan uzun süren ve uzunluğu 21.196 km olan Çin Seddi’nin, düşmanlarının özellikle Türklerin akınlarından korunmak için yapıldığını ve durumun bir milletin kendini savunma amacına yönelik bir tedbir olduğu anlaşılabilir vak’adır. Fakat düz mantığın aksine ucu bucağı olmayan Çin Seddi her ne kadar savunma amacı güdülerek yapılmışsa da bana, her zaman kendini dış dünyaya kapatmak isteyen özgüven eksikliğine maruz kalmış, korkular içinde yaşayan insanının halini hatırlatır nedense. Zamanımızda ise, teknolojinin tüm imkanlarını kullanarak ötekileştirme ve asimile etme sürecine farklı boyutlar kazandırarak görünmez duvarlarını uzatmaya devam eden Çin; benim için özgüven eksikliğinin vücut bulmuş halidir. Potansiyel bir süper güç olma yolunda nitelendirilen Çin mi korkak? “Hadi canım sen de” dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bu kadar zenginliğine ve güce karşı hâlâ farklı kesimlere özellikle Müslüman Türkleri baskılamasının ardında “korkularından” başka bir şeyin olmadığını gör(e)memek nasıl mümkün olabilir ki? Psikoloji biliminde genellikle korkuların temelinde özgüven eksikliğinin yattığı savunulmaktadır. Özgüven eksikliği olan kişilerin yaşamında ise genellikle öfkenin gözlemlendiği ortaya konur. Bilimsel araştırmaların sonucunda bu durumda olan kişilerin farklı ortamlara girmek farklı insanlarla muhatap olmak istemediği; sosyal ortamlardan kaçtığı belirtilmektedir. Bir nevi özgüven eksikliği olan insanların kendi etraflarına ördükleri duvarlar onlar için sığınak olmaktadır. Buna karşın gerçek özgüvene sahip insanlar ve milletler ise genellikle ötekinin fikirlerini dinleme taraftarıdır. Farklılıkları baskılamak, aşağılamak, yıpratmak, mobbing yapmak ve hatta asimile etmek gibi bir dertleri yoktur. Çünkü sahici özgüvene sahip olanlar “hakikat”ten beslenmektedir. Zenginlik ve gücü, baskılamak, zorla kendine benzetmek için değil doğruya davet için kullanırlar. Bunun içindir ki, İslâm düşüncesinde fethedilen hiçbir belde halkının ne dinine ne diline ne de örfüne, ananesine karışılmaz. Bir müslüman bilir ki inanç ve düşünce zorla değiştirilemez. Buyruk kesindir: “Dinde zorlama yoktur.”

Okumadan Geçme  Kanada yeni bir Uygur yasası daha çıkarmayı planlıyor

Fakat özgüven sorunu olan insanlar ve milletler ise kendi hakikatlerine güven(e)medikleri için farklı tarafı ötekileştirerek, asimile etme yoluna giderler. Çin örneğinde olduğu gibi pamuk ipliğine bağlı “gerçeklerine” uymayanları, duvarlar arkasında fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ile yok etmeye çalışarak güç kazanırlar. Çünkü bilirler ki, mitolojik ve teknolojik ejderhalarının, Hz. Musa’nın asası karşısında bir sıkımlık canı vardır.

Peki, ezeli korkularını hükmettiği tüm coğrafyalarda olduğu gibi Doğu Türkistan’da da bilek gücüyle bastırma yoluna giden Çin zulmüne karşı biz Müslümanların tavrı nasıl olmalı? Öncelikle “asa”nın hakikatine tekrar iman etmeliyiz. Sonrasında Doğu Türkistan’ı, diğer mahzun ve mazlum Müslüman coğrafyaları hatta tüm insanlığı “yed-i beyzâ”nın parlaklığına kavuşturmak için birlik ve beraberlik içinde zulme boyun eğmeden, detone seslere karşı gür sedamızı yükselterek, elimizden geleni ardımıza koymadan çalışmaya, üretmeye, hizmet etmeye tüm gücümüzle gayret göstermeliyiz.

Okumadan Geçme  Uygurlar: Felaketten Önce Kaşgar

Kaynakça

Cengiz Alyılmaz, “Doğu Türkistan”  Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 1997.

https://www.youtube.com/watch?v=sOcTqrxVrAs.

https://www.tinpsikoloji.com.tr/ozguven-eksikligi.

Kaynak: İnsicam Dergisi